Uzun yıllardan beri araştırmacılar, bazı öğrencilerin önemli
kavramları kısa sürede kavrayıp öğrenmeye yüksek düzeyde motive olurken bazı
öğrencilerin de kavramları anlamakta güçlük çekmesi ve ilgisiz davranmasının
nedenini açıklamaya çalışmışlardır. Öğrenme konusunun formal bir disiplin
olarak ele alındığı 19. yüzyılda öğrencilerin öğrenmedeki başarısızlıklarının,
onların zekası ve çalışması gibi bireysel sınırlılıklardan kaynaklandığı ve
öğrencilerin okul programından kazanç sağlayabilmesi için bu bireysel
sınırlılıkların üstesinden gelebileceği düşünülmüştür. 1970’li yılların sonları
ile 1980’li yılların başlarında sosyal biliş ve üst biliş ile ilgili yapılan
çalışmalarla öğrenciler arasındaki bireysel farklılıklara yeni bir bakış açısı
getirilmiştir. Sosyal bilişsel kuramın savunucularından Bandura’ya göre
öğrenme; kişisel, davranışsal ve çevresel etkilerin karşılıklı etkileşimlerinin
bir ürünüdür. Bireyler, sahip oldukları davranışların sonuçlarının, çevreleri
ile kişisel ilişkilerini nasıl etkilediğini değerlendirerek sonraki
davranışlarını buna göre biçimlendirir. Bu nedenle bireyler, tepkisel
organizmalar olarak değil, öz- örgütleyici (self-organized), etken, öz-
yansıtıcı (self-reflective) ve öz-düzenleyici (self-regulating) canlılar olarak
ele alınmalıdır . Öğrenme konusunda yapılan bu çalışmalar, öğrenciler
arasındaki bireysel farklılıkların öz-düzenleme becerisinden yoksun olmaya
bağlı olduğu görüşünün gündeme gelmesine neden olmuş ve öğrenenlerin kendi
bireysel faklılıklarını farkına varma becerisinin geliştirilmesi önem
kazanmıştır.
Öz-düzenleme kavramı, gelişim süreci içerisinde pek çok kuramsal bakış açısı tarafından tanımlanmış ve modellendirilmiştir. Pintrich tarafından “öğrencilerin, kendi öğrenme hedeflerini belirledikleri, bilişlerini, motivasyonlarını ve davranışlarını düzenlemeye çalıştıkları, hedefleri ve çevrelerindeki bağlamsal özellikler tarafından yönlendirilip, sınırlandırıldıkları, aktif ve yapıcı bir süreç” olarak tanımlanan öz-düzenleme, Risemberg ve Zimmerman tarafından, “amaçlar belirleme, bu amaçları gerçekleştirmek için stratejiler geliştirme ve bu stratejilerin kazandırdıklarını denetleme” olarak tanımlanmaktadır. Schunk ve Ertmer’e göre öz-düzenleme, bir kimsenin öğrenmesi ve motivasyonu için ihtiyaç duyduğu düşünceleri, duyguları üretmesi ve bu duygu ve düşünceler doğrultusunda eylemlerini planlayarak sistematik bir biçimde uygulamasıdır. Perry ve Drummond ise öz-düzenlemeyi, öğrencinin öğrenmeye ve sorumluluk almaya motive olmasını etkileyen faktörlerin farkında olması olarak tanımlanmıştır. Öz-düzenlemeye ilişkin yapılan tanımlar içerisinde en genel olanı ise sosyal bilişsel teorinin savunucularına aittir. Bu tanıma göre öz-düzenleme, öğrencilerin öğrenme süreçleri üzerinde davranışsal, bilişsel ve motivasyonel olarak etkin rol oynamalarıdır. Davranışsal açıdan, en iyi öğrenebilecekleri öğrenme ortamlarını seçen ve zamanı etkili bir şekilde kullanan öğrenenler; üst biliş açısından kazanımları sırasında planlar yapar, amaçlar belirler, kendi kendilerini izler ve öz değerlendirmeler yaparlar. Motivasyonel açıdan ise yüksek düzeyde öz-yeterlik inancına sahiptirler ve gerçekleştirdikleri göreve yüksek değer verirler.
Öz-düzenleme kavramı, gelişim süreci içerisinde pek çok kuramsal bakış açısı tarafından tanımlanmış ve modellendirilmiştir. Pintrich tarafından “öğrencilerin, kendi öğrenme hedeflerini belirledikleri, bilişlerini, motivasyonlarını ve davranışlarını düzenlemeye çalıştıkları, hedefleri ve çevrelerindeki bağlamsal özellikler tarafından yönlendirilip, sınırlandırıldıkları, aktif ve yapıcı bir süreç” olarak tanımlanan öz-düzenleme, Risemberg ve Zimmerman tarafından, “amaçlar belirleme, bu amaçları gerçekleştirmek için stratejiler geliştirme ve bu stratejilerin kazandırdıklarını denetleme” olarak tanımlanmaktadır. Schunk ve Ertmer’e göre öz-düzenleme, bir kimsenin öğrenmesi ve motivasyonu için ihtiyaç duyduğu düşünceleri, duyguları üretmesi ve bu duygu ve düşünceler doğrultusunda eylemlerini planlayarak sistematik bir biçimde uygulamasıdır. Perry ve Drummond ise öz-düzenlemeyi, öğrencinin öğrenmeye ve sorumluluk almaya motive olmasını etkileyen faktörlerin farkında olması olarak tanımlanmıştır. Öz-düzenlemeye ilişkin yapılan tanımlar içerisinde en genel olanı ise sosyal bilişsel teorinin savunucularına aittir. Bu tanıma göre öz-düzenleme, öğrencilerin öğrenme süreçleri üzerinde davranışsal, bilişsel ve motivasyonel olarak etkin rol oynamalarıdır. Davranışsal açıdan, en iyi öğrenebilecekleri öğrenme ortamlarını seçen ve zamanı etkili bir şekilde kullanan öğrenenler; üst biliş açısından kazanımları sırasında planlar yapar, amaçlar belirler, kendi kendilerini izler ve öz değerlendirmeler yaparlar. Motivasyonel açıdan ise yüksek düzeyde öz-yeterlik inancına sahiptirler ve gerçekleştirdikleri göreve yüksek değer verirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder